12 Eylül 2020 Cumartesi

İtalya GP

 

İtalya’dan, Monza’dan, hız tapınağından herkese merhaba. Benim ölümüne sıkıcı geçeceğini öngördüğüm 2020 İtalya yarışı bizlere o kadar konuşacak şey verdi ki söze nasıl başlasam, hangi olayı önce anlatsam bilemediğim bir ruh haliyle yazmaya başlıyorum yazımı. Çok düşünmeden, doğrudan konuya gireyim en iyisi. 

İtalya GP’nin yapıldığı Monza pisti en çok F1 yarışı düzenlenen pist. Uzun düzlükleriyle bizlere F1 araçlarının ulaşabileceği en yüksek hızları gösterirken ağır frenleme noktalarıyla da frenlerini sonuna kadar test ediyor. O yüzden de buraya gelirken takımlar en düşük downforce seviyesine ulaşabilecekleri arka kanatlar ve ilk virajda 1000 dereceye kadar ısınan frenleri soğutacak dizaynlarla geliyorlar. Hal böyle olunca, Belçika’da da iyi bir performans gösteren Renault’nun burada podyum kovalama şansı doğmuştu. İlk 2 sıramız belli olduğu için Verstappen’i sıralama turlarında geride bırakıp sonrasında da onun yarış temposuna ayak uydurabilirse Renault için uzun süredir beklediği o podyumun gelme ihtimali hiç de az değildi. Ancak antrenman seanslarında hızlı turlarda ilginç bir şekilde Renault araçları geride kaldılar. Yarış temposu olarak ise özellik Ricciardo Verstappen’e yakın seyretti. Renault kendisi problem yaşarken müşteri takımı Mclaren özellikle tek turda onlardan daha hızlı görünüyordu. Ancak onların da yarış tempoları kötüydü; çünkü çok düşük downforce ayarıyla piste çıktıkları için lastikleri ideal sıcaklıkta tutmakta zorlanıyorlar ve uzun stintlerde performans kaybı yaşıyorlardı. Ferrariler ise kendilerini Belçika’daki kadar felaket bir senaryoda bulmasalar da ev sahibi oldukları yarışta Q3’e bile kalamayacaklarını bilerek piste çıktılar. Zaten beygir gücü kaybı yaşayan Ferrari, bunu tolere etmek için Mclaren gibi çok düşük downforce ayarıyla çıktığı için onlar da lastik kullanımı açısından sıkıntı yaşadılar. 

Sıralama turlarına girilirken akıllarda 2 soru vardı. Bunlardan ilki, İspanya GP yazımda da bahsettiğim yüksek motor modlarının yasaklanması kararı. Normalde Belçika GP’sinde yürürlüğe girmesi beklenen karar, detaylarıyla kurallaştırmaya yetişmediği için İtalya’ya ertelenmişti. Bu kurala göre takımlar sıralama turları ve yarış boyunca aynı motor modunu kullanmak zorundalar. Q3’te gördüğümüz ve nereden geliyor bu kadar fark diye hayretlere düştüğümüz o hali sağlayan yüksek motor modlarıyla 55-60 tur yarış koşmak imkansız olduğu için takımlar da ortalama bir mod seçerek sıralama turlarına çıktılar. Bu halde bile Hamilton’ın Q1’deki en hızlı turu ile Q3’teki en hızlı turu arasında 0.7 saniye fark oldu ki Hamilton Q3’teki son turunda Bottas’ın hava koridorundan faydalanamadığından şikayetçiydi. Hemen buradan ikinci sorumuzun konusuna gelelim. Monza uzun düzlükleri olan bir pist olduğu için önünüzdeki aracı belli bir mesafeden takip ettiğinizde onun açtığı hava koridorundan faydalanıp rüzgar direncine çok az maruz kalarak 0.6 saniyeye kadar daha hızlı tur atma imkanınız var. Buna bilen takımlar elbette ki en öndeki araç olmak ya da rakibine bu avantajı verecek araç konumunda olmak istemiyorlar. Bu da her sene Monza’da hazırlık turlarında inanılmaz bir kaos izlememize sebep oluyor. Geçen sene hatırlarsanız hazırlık turu başlangıcında ilk virajda araçlar birbirinin önüne geçmemek için yan yana gelip yolu tıkayınca Q3’te son tura Carlos Sainz hariç kimse yetişememişti. Bu sene bunu önlemek için hazırlık ya da pite dönme turu olan yavaş turları en faz 1 dakika 43 saniye içinde tamamlama şartı getirildi. Ancak bu da hiçbir işe yaramadı. Geçen seneki kadar büyük ve rezil bir kaos izlemesek de özellikle Q1’in son turunda Parabolica’ya gelirken yavaşlayan çok araç olunca tura 5 araç birbirine çok yakın başladılar. Vettel’in hızlı turda sanki yarıştaymış gibi Latifi ile ilk virajı birlikte dönmesi, Raikkonen’in Ocon’u geçmek için atak yapması gibi ilginç durumlar yaşadık. Bu ilginçliklerin sonucu olarak Q1’de derecesini geliştiremeyen Vettel 17. sırada kalarak yarışa veda etti. Leclerc Q2’ye kalmış olsa da 13. sırada kalarak o da Q3’e çıkamadı. Böylece 1984’ten sonra ilk kez Monza’da ilk 10’da start alacak bir Ferrari kalmamış oldu. Q3 sonunda iki Mercedes’i yine en tepede gördük. Hamilton, 2018’de Raikkonen tarafından yine Monza’da kırılan F1 tarihinin en hızlı turu rekorunu tekrar kırarak pole’ü almayı başardı. Redbull’a hiçbir zaman uymayan Monza’da Verstappen de 3. sıradaki garanti yerini Sainz’a kaybetti. Kariyerinin en iyi start pozisyonunu alan Perez de 4. sırada yarışa başlamaya hak kazandı. 

Pazar günü ise kaza bela olmadı çok şükür ancak yükselenler ve geriye düşenlerle takip etmesi heyecanlı bir yarış startı izledik. Monza’da yukarda bahsettiğim hava koridoru meselesi nedeniyle özellikle 2. çizgide başlayan pilotların büyük bir avantajı oluyor. Sainz da hem iyi kalkması hem de Hamilton’ın hava koridorunu kullanmasıyla, Bottas’ın da kötü kalkmasıyla ilk virajı rahat bir şekilde 2. sırada döndü. Bottas ise kan kaybetmeye devam etti ve ilk turun sonunda 6. sıraya kadar düştü. Fin sürücü bir süre kullandığı motor moduyla yarışa devam etmesinin imkansız olduğunu söyleyip sıkıntılı anlar yaşasa da gayet de yarışa devam edebildi. Yarışın bir diğer kazananı ise Norris oldu. İyi bir start alarak ilk viraja Bottas’ın yanında giren Norris, 4. virajda da Bottas’ı geçince kendini 3. sıraya atmış oldu. Yine Ricciardo ‘da startta Verstappen’i sonrasında da Ascari’de Bottas’ın Perez’le temasından faydalanıp onu da geçerek 5. sıraya yükseldi. Startın tek olayı ise ilk viraja girilirken Albon’un dışardan gelip sanki içerde 2 araç yokmuş gibi viraj dönmeye kalkması sebebiyle Gasly’nin ön tekerinden sekip uçması oldu. Bu hatasıyla Albon 14. sıraya kadar düşmüş oldu. 

6. tura girilirken Vettel’e radyodan sol arkada bir problem olduğu haberi verildi. Biz daha bu mesajı dinlemeyi yeni bitirmişken Vettel ilk virajda duramadı ve köpük işaretleri dağıta devire kaçış alanına girdi. Aracın arkasından alevler görünen Vettel pite gelerek yarışı bırakmak zorunda kaldı. Alman sürücü her seferinde bundan kötü ne olabilir dedikçe Ferrari maskesiyle bekliyor hayat…

19. turun sonunda Parabolica’da, pit girişinin hemen başında sağa çekip durmuş bir Haas gördük. Normalde pist üzerinde bir araç kaldığında mutlaka sanal ya da gerçek güvenlik aracı çıkar. Bianchi’nin kazasından sonra bu durum FIA’nın özellikle dikkat ettiği bir konuyken Magnussen’in aracı kenarda öyle dururken nerdeyse 1 tur boyunca güvenlik aracı çıkmadı. Güvenlik aracı çıkar çıkmaz pite giren ilk isim ne hikmetse Hamilton oldu. Ancak bu güvenlik aracına aşırı şanslı noktada yakalanma durumu Hamilton’ın başına bela oldu. Magnussen’in aracı pit girişine çok yakın olduğu için ve direkt oraya çekileceği için SC uyarısının hemen ardından pit yolu kapama uyarısı verilmişti. Hamilton yolun sol tarafındaki levhalara dikkat etmedi, takımı da herhangi bir tereddüt göstermeden pite çağırınca kural ihlali yapmış oldu ve 10 saniye dur-kalk cezası aldı. Aynı cezayı, aynı sebeple Giovinazzi de aldı. SC periyodundan hemen önce pite gelen Leclerc için talihsiz bir durum oluştu derken pit yolu kapanınca pite giremeyen sürücüler mecburen araçların aralarındaki farkın iyice kapandığı SC periyodunun bitiminden bir önceki tur pite girdiler. Böylece daha önce pite giren araçlar ve hiç pite girmeyen araçlar birden kendilerini en üst sıralarda buldular. 

Güvenlik aracı periyodunda 6. sıraya yükselen Leclerc, SC içeri girdikten sonra ilk virajda Raikkonen’e atak yaparak 5. sıraya yükseldi. Ancak aynı turun sonunda Parabolica’nın girişinde aracın arkasının kontrolünü kaybeden Leclerc büyük bir hızla lastik bariyerlere çarptı. Aracı ağır hasar almış olsa da çok şükür ki Leclerc’e bir şey olmadı. Cuma gününden beri Ferrari pilotları araçlarını kontrol etmekte zaten zorluk yaşıyordu. Leclerc her ne kadar kontrolü kaybetmesinin kendi hatası olduğunu söylese de ben buna aracın da oldukça yardımcı olduğu konusunda hiçbir şüphe taşımıyorum. SF1000 sürülmesi oldukça güç, hatta bazı durumlarda pilot sağlığını tehdit eden bir araç haline geliyor. Bu kazayla birlikte daha garajına bile giremeyen güvenlik aracı da böylece tekrar piste çıkmış oldu. Ancak lastik bariyerler zarar gördüğü ve onarılması gerektiği için yarış kırmızı bayrakla durduruldu ve tüm araçlar pit yoluna dizildiler. 

Kırmızı bayrak olayının en güzel yanı, bu süreçte yapacağınız tamiratlar, lastik değişimleri için hiçbir süre kaybetmiyorsunuz. En güzeli de eğer hiç pit yapmamışsanız ve tek pitle yarış bitirebilecek durumdaysanız Monza gibi pit yolunda 25 saniye kaybedeceğiniz bir pistte inanılmaz bir avantaj elde etmiş oluyorsunuz. Olayımızın bu yarış için örneği ise Lance Stroll. Stroll muhtemelen pite girecekti ancak iki SC ve kırmızı bayrak o kadar peşpeşe çıktı ki pite girmeye fırsatı olmadı. Yarış durmadan önce Hamilton’ın arkasında 2. sırada olan Stroll, Hamilton’ın cezasıyla liderliğe yükselecek ve hata yapmazsa yarışı da kazanacak durumdaydı. Onun arkasındaki Gasly de Stroll gibi M lastiklere geçti.

Yarış kırmızı bayrakla durdurulduğunda tekrar başlamak için 2 farklı yöntem öngörülüyor. Bunlardan biri normal seyirde güvenli karacı çıktıktan sonra en öndeki aracın yarışı başlattığı Rolling Start, diğeri ise araçların kırmızı bayrak öncesindeki sıralamasıyla gride tekrar dizilmesi aynı yarış başlangıcındaki gibi start almasıyla yapılan Standing Start. Kırmızı bayrak periyodu bittikten sonra güvenli karacı arkasında piste tekrar çıkan araçlar pistte herhangi bir tehlike olmadığına kanaat getirildikten sonra standing start için griddeki yerlerine geçtiler ve Monza’da ikinci kez 5 kırmızı lambanın sönmesini bekledik. 

2. startta kötü kalkan Stroll daha ilk viraja gelmeden Gasly’ye geçildi. Şikanın çıkışında ise arkasındaki iki Alfa Romeo’nun da gerisine düşmüştü. 4. virajda büyük bir kilitlenme yaşayan Stroll kaçış yolunu kullansa da Giovinazzi’nin arkasındaki yerini korudu. Hamilton ve Giovinazzi’nin cezalarını çekmek için pite girmeleriyle asıl sıralama da oluşmuş oldu. Gasly arkasında kendiyle diğer araçlar arasında tampon görevi görebilecek Raikkonen’le gayet sakin ve istikrarlı turlar atmaya başladı. Bu arada Gasly’ye arkada rakip olabilecek tek araç Mclaren’de Sainz starttan sonraki tur ilk virajda Stroll’ü geçti. Gasly ile arasındaki tek engel olan Raikkonen’i geçmesi çok uzun sürmese de yakalamasının 7 tur sürmesi Gasly’ye kendisine daha fazla nefes alacak alan yaratmasını sağladı. Son 20 tur kalası Gasly’nin 4.5 saniye arkasında olan Sainz’ın Gasly’ye yaklaşması iç de kolay olmadı. Çünkü her ne kadar Mclaren düzlüklerde aşırı hızlı olsa da bu onları viraj hızında oldukça dezavantajlı bir duruma getiriyordu ve düzlükte kazandığı zamanı virajlarda kaybetmesine sebep oluyordu. Bu nedenle mücadelenin başlarında Sainz farkı bir türlü kapayamadı. Ancak 3-4 tur sonra Gasly lastiklerle alakalı ufak tefek sıkıntılar yaşamaya başladı. Bu sayede Sainz da farkı tur başına 0.2-0.3 saniye kapamaya başladı. Özellikle farkın 2 saniyeye düştüğü turlarda Gasly’nin Sainz’a hava koridoru vermemek için, Sainz’ın da o koridordan faydalanmak için düzlüklerde zigzaglar çizerek araç kullanmaları mücadelede ne kadar ufak detayların bile hesaplandığının görülmesi açısından çok hoştu. Sainz ancak son 2 tura girilirken Gasly’nin DRS mesafesine girebildi. Bunda az önce bahsettiğim virajlarda kaybettiği süreye ek olarak daha önceki yarışlarda geçiş yaparken kullandıkları overtake modunu kullanamıyor olmasının da etkisi büyüktü. Nitekim Sainz çok yaklaşmış olsa da Gasly’ye hiçbir zaman atak yapacak fırsatı bulamadı. Pierre Gasly bütün hafta sonu istikrarlı bir şekilde sürdüğü Alpha Tauri’sini 2008 yılında yine bu pistte aldığı galibiyetinden sonra ikinci kez podyumun en üst basamağına çıkarırken kendisi de kariyerinin ilk yarış galibiyetini alarak F1’de yarış kazanmış pilotlar kulübünün en yeni ismi oldu. Ayrıca 1996’da Olivier Panis’nin Monako zaferinden beri yarış kazanan ilk Fransız pilot oldu. 

Pierre Gasly’nin bu galibiyeti onun son 1 yılda yaşadıklarının ardından oldukça anlamlı ve duygusaldı. Geçen sene yaz arasında baskıyla baş edemeyip sergilediği kötü performansı nedeniyle Redbull’dan kovulan, yeni takımıyla geldiği ilk yarış olan Spa’da çocukluk arkadaşını kaybeden ve ondan sonra hem kendisini tekrar ispatlamaya hem de Redbull’u yanlış çıkarmaya uğraşan Gasly, Hubert için de yarışarak omuzlarındaki zaten yeterince ağır olan yükünü 2 katına çıkarmıştı. Brezilya’daki podyumunda radyoda adeta ağlayan ve mutluluktan havalara uçan Gasly bu sezon boyunca da gridde en iyi performans gösteren pilotlardan biriydi. Her yarış sonrası Redbull’un onu tekrar çağırıp çağırmayacağı konuşuluyordu. Bu galibiyetin ardından da Helmut Marko’ya bu soru soruldu tabi ki. Redbull patronu ise Gasly’nin akademi pilotu olduğu için her an çağrılabileceğini ancak Alpha Tauri’nin şu an bir lidere ihtiyacı olduğunu ve Gasly’nin de bu işi iyi yaptığını belirterek böyle bir niyetleri olmadığını söyledi. Taylandlı patronlara Taylandlı pilotlarını kovduklarını söylemeye çekinecekleri için yoktur belki böyle bir niyetleri. 

Yazının başında da dediğim gibi, ben yarıştan önce bu yarışın normal şartlar altında oldukça sıkıcı geçeceğini söylemiştim. 2 güvenlik aracı, 1 kırmızı bayrak ve 4 yarış dışının yaşandığı bir yarışa normal demek haksızlık olur ancak ben yine de yanıldığıma çok memnunum. Bana İtalya’da Fratelli D’Italia’yı tekrar dinleme fırsatı veren Alpha Tauri’ye de teşekkür ederim. Çok hak ettiniz bu galibiyeti. Gönlünüzce kutlayın!

Belçika GP

    

 

            Dünya’nın en güzel pisti Spa’ya ve sezonun 7. yarışı olan Belçika GP’ye hepiniz hoş geldiniz. Bu yazıyı adrenalin dolu bir yarışın ardından o anları tekrar yaşayarak, heyecanla yazmak isterdim lakin hayat bize her zaman istediğimizi vermiyor. O yüzden ünlü baba Phil Dunphy’nin "Hayat size limonata veriyorsa, ondan limon yapın. Sonra hayat desin nasıı yaaa???" dediği gibi ben de umarım bu yarışı heyecanlı bir şeye dönüştürüp sizi heyecanlandırabilirim. 

            Sezonun 3. üçlemesinin ilk yarışı Belçika GP hepimizin artık aşina olduğu ünlü Spa-Francorchamps pistinde koşuldu. Uzun düzlükler, hızlı virajlar, ani fren noktaları ile araçların motor gücü, lastik yönetimi ve frenlerini önemli bir sınavdan geçiren pist daha Avusturya’daki ilk yarıştan Ferrari motorlu araçların kabusu olmaya yetiyordu. Ferrari motorlu araçların bu sezon başında motor gücü kaybı yaşadıklarını biliyoruz. Bunun üzerine Ferrari şasisinin düzlüklerde aşırı sürtünmeden kaybettiği hızı da ekleyince Ferrari bir anda gridin en arkasına düşmüş oldu. Tüm bu sorunlar yetmezmiş gibi bir de lastikleri ısıtmada sorun yaşayınca kabus gibi 3 antrenman turu geçirdiler. Hiçbir antrenmanda ilk 10’a giremediler, 3. antrenman turunda ise 17 ve 20. sırada, Hamiton’ın 2 saniye gerisinde yer aldılar. Üstelik bu seansta araçta önümüzdeki hafta koşulacak ve daha uzun düzlükleri olan Monza’da kullanacakları arka kanadın denemesini yapıyorlardı. Hal böyle olunca sıralama turlarına gidilirken akıllardaki en büyük soru Ferrari’nin Q2’ye kalıp kalamayacağı oldu. Nitekim Leclerc, Magnussen’in son turunda yaptığı hata sayesinde 15. sırada kalarak son anda Q2’ye kalmayı başardı. Elenen 5 aracın 4’ü Ferrari motorlu Haas ve Alfa Romeolardı. Q2’de ise Alpha Taurilerin arkasında 13 ve 14. olup elendiler. Geçebildikleri tek araç Russell’ın Williams’ıydı. Ferrari’nin bu araçla Spa gibi bir pistte Q3’e kalması zaten hepimize sürpriz olurdu. Güvenilir olmak önemli tabi ki. 

            Spa’da geçen sene Ferrari’nin yaşadığı rüya hafta sonunu bu sene Renault yaşadı. Rakiplerine göre daha düşük downforce ayarıyla piste çıkan Renault, 2. antenmanda Ricciardo, 3. antrenmanda da Ocon ile en hızlı 2. turu attı. O kadar ki Q3’te son turlara çıkılmadan önce Ricciardo’nun 2. sırayı alıp alamayacağı tartışılıyordu. Son turlara çıkılırken 3. sırada olan Avusturyalı pilot, turunda 2 kere hata yapınca turu bıraktı. Verstappen’in kendisinden daha iyi tur atmasıyla 4. sıraya geriledi. Bu sıra bile Ricciardo’nun Spa’da aldığı en yüksek grid pozisyonuydu. Bu pozisyonu Redbull ile değil de Renault ile elde etmesi de kaderin ayrı bir cilvesi. Ocon’un da 6. sırayı almasıyla Renault’nun yarıştan maksimum puan çıkarma umutları da artmış oldu. 

            Mercedesler her ne kadar antrenman turlarında diğer pistlerde olduğu kadar dominant görünmese de sıralama turlarında yine farklarını ortaya koydular. Gridin geri kalanı süre olarak birbirine oldukça yakın dururken Mercedesler, özellikle Hamilton, tura çıkınca herkese 1 saniye fark atmış oluyor. Belçika’da da Q3’te ilk turunda pist rekorunu kırarak ilk sırayı aldıktan sonra 2. turunda dereceyi mor sektör zamanlarıyla falan daha da geliştirerek, Bottas’ın da 0.5 saniye önünde pole’ü aldı. Valtteri Bottas yarıştan sonra Hamilton’la arasındaki bu farkın kaynağını bilmediğini söyledi. Valtteri, sorun sen olabilir misin mesela??? 2017’de Mercedes’e gelirken Hamilton’la eşit muamele görmeyeceğinin farkındaydı muhtemelen ancak özellikle 2018 yılından itibaren sürekli bir şekilde şampiyonluk istediğini ve bunun için çalıştığını ifade etmesine rağmen her sene daha da beter bir şekilde hezimete uğrayarak şampiyon olamıyor. Sezon içerisinde konsantrasyonunu kaybettiği yarış sayısı çok fazla. Buna bir de abartıldığı kadar yetenekli bir pilot olmaması da eklenince Hamilton’a rekabetin r’sini bile yaşatamıyor. Bottas bana göre Mercedes’in eşit muamele ediyor gibi gösterip sürekli olarak geri plana attığı, tek yıllık sözleşmelerle Russell gelene kadar idare ettiği bir pilottan başka bir şey değil. 

            Pazar günü bu sezon artık alışkanlık haline gelmiş yarış önü olaylara bir yenisini ekledik. Araçlar start pozisyonlarına yerleşmek için pitten çıktıktan sonra Sainz’ın aracının arkasından duman çıkmaya başladı. Tekrar pite dönen Sainz, motorun sebep olduğu bir egzoz arızası nedeniyle yarışa başlayamadı. Yarışa başlasa 5. sırada start alacak olan Sainz, Renault motorunun umut vadeden performansını göz önünde bulunduracak olursak altın değerinde çift haneli puanlardan olmuş olabilir. 

            Starttan sonra ilk virajın çok yakın olması, o virajın da La Source gibi oldukça dar bir viraj olmasına rağmen start, hiçbir temas ve olay yaşanmadan geçildi. Ön grupta kimse start anında sorun yaşamayınca Kemmel düzlüğüne gelene kadar herhangi bir pozisyon değişimi olmadı. Kemmel düzlüğünde ise motor gücü avantajını kullananan Renault ile Ricciardo, Verstappen’e atak denedi. 5. viraja birlikte giren ikilinin mücadelesi Verstappen’in 6. virajda Ricciardo’yu pist dışına itmesiyle son buldu ve ikili yerlerini korumuş oldu. 

            Arka kısımda iyi start alan Leclerc önündeki Alpha Tauriler ve Norris’i geçerek ilk viraj çıkışında 9. sıraya çıktı. Önündeki Perez’i de son şikanda geçip 2. tura girlirken 8. sıraya yükseldi. Bu zamana kadar Leclerc için işler oldukça iyi giderken DRS’nin aktif hale getirilmesiyle yarış bir anda kabus gibi üzerine çöktü. Aldığı sıraları tek tek kaybeden Leclerc, yarışta başladığı yere, takım arkadaşı Vettel’in önüne kadar düştü. Giovinazzi ve Russell’ın karıştığı büyük kazanın ardından çıkan güvenlik aracı periyodunda Leclerc’i pite alan Ferrari, 11 saniye gibi oldukça uzun süren bir pitstopın ardından güvenlik aracı ardında yapılan bedava pitstop’ı bile aleyhine çevirerek stratejik dehalıkta başka bir çığır açmış oldu. Leclerc’i pite çağırdıklarında pit girişinden 100 metre falan uzaklıkta sondan önceki virajdaydı. Pite geldiğinde lastikler bile hazır değildi. Üstüne bir de Vettel’i de pite çağırdılar. Son anda hatalarını fark edip Vettel’i sonraki tur pite aldılar. Leclerc’ıin güvenlik aracı periyodunda pite gelmesi mantıklı bir hamle çünkü S lastikle yarışa başlamıştı. Leclerc’i hazır olmayan bir pite çağırmaktansa M lastik takmış ve uzun bir ilk bölüm atabilecek durumdaki Vettel’i bir sonraki tur pite almak yerine hiç pite almayıp Leclerc’i pir sonraki tur pite almak daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum. Zaten bu muhteşem strateji Leclerc’i Vettel’in de arkasına 14. sıraya düşürdü. H lastik takan Leclerc daha sonra motorundaki pnömatik basınç düştüğü için tekrar pite geldi. Bu sefer de 5 saniye süren bir pitstopa maruz kalınca deliye dönüp telsizden takımına sitemde(!) bulundu. 2. pitin ardından son sıraya düşen Leclerc, o noktadan sonra ancak Williams ve Haasları geçerek 14. sıraya çıkabildi. H lastiği kullanmakta oldukça sıkıntı yaşayan Vettel de takımına pite girmek için yalvarsa, "arkamdakiler (Haaslar) beni diri diri yiyecekler" diyerek ajitasyon bile yapsa da çok sıra kaybedecekleri gerekçesiyle Ferrari tarafından bu isteği reddedildi. O da bu aşırı stratejik tek pitstop kararının ardından yarışı 12. sırada bitirdi. Ferrari’nin yarış için bir başka stratejisi ise hafta başından beri Pazar günü için öngörülen yüksek yağmur ihtimali nedeniyle yarışa biraz daha yağmura yönelik ayarlarla çıkmış olmalarıydı. Piste tek damla yağmur düşmediği için bu hamle de boşa gitmiş oldu ama risk almaya değer bir durum olduğu için bu stratejiyi çok da eleştiremeyeceğim. 

            Sıralama turlarında 4 ve 6. sırayı alan, Sainz’ın start alamaması sebebiyle yarış başlayınca 4. ve 5. sırada yola devam eden Renault stratejik bir hata da yapmayınca Belçika’dan istediğini almış oldu. Yarış Renault sürücüleri için genelde sıkıcı geçti diyebiliriz. Ricciardo tek pitini de sorunsuz şekilde güvenlik aracı ardında geçirdikten sonra 4. sırada yerini koruyarak yola devam etti. Yarış boyunca ön grubun pit aralığında kalıp onların pit yapamlarına engel olan Ricciardo, yarış sonuna doğru Verstappen’in lastiğinin bitmesiyle birlikte 14 saniye farkı yavaş yavaş kapamaya başladı. Son tur motoru iyice açan Avusturyalı pilot, en hızlı turu atmasına rağmen 6 saniyelik farkı kapayamadı ve Verstappen’in 3.5 saniye gerisinde 4. sırada kaldı. Böylece Cyril Abitebul da dövme yaptırmaktan bu hafta da kurtulmuş oldu. Ocon da son turda Albon’u geçerek 5. sıraya yükseldi ve Renault bir yarışta aldığı en çok puan rekorunu 23 puanla bu yarışta kırmış oldu. 

            Geçen sene en yakın arkadaşlarından biri, Anthoine Hubert’i, Belçika’da bir F2 yarışında kaybeden Pierre Gasly ona adadığı yarışta adeta parladı. 12. sırada start aldığı yarışta ilk tur sonunda 10. sıraya yükselen Gasly, 2. turda ilk virajın çıkışında Perez’in kendisini tehlikeli bir şekilde sıkıştırmasına rağmen geri adım atmadı ve Eau Rouge ve Radillon’u onunla birlikte döndü. Kemmel düzlüğünde de yan yana giden ikiliden Gasly 5. virajda geç fren yapınca Perez’i geçmiş oldu. Sonraki tur DRS ile Leclerc’i geçmesi hiç zor olmadı. H lastik taktığı için güvenlik aracı periyodunda pite gelmeyen Gasly 26.turda pite gelip M lastikleri takıp Leclerc’in önünde, sondan bir önceki sırada piste döndü. Bu andan sonra önündekileri tek tek geçen Gasly mükemmel bir geri dönüş yaparak yarışı 8. sırada tamamladı. Gasly’nin bu sezon özellikle sıralama performansı göz dolduruyor. Onun dışında yarışlarda da eğer pit duvarının yanlış bir stratejisi söz konusu değilse iyi bir performans gösteriyor. Geçen sene Redbull’dan gönderildiğinden beri ne zaman döneceği ya da dönüp dönemeyeceği herkesin merak ettiği bir konu. Bu sene Albon’un düşük performansını da göz önünde bulundurursak çok rahatlıkla diyebilirim ki eğer bu sezon normal bir sezon olsaydı, geçen sezon Belçika’da Redbull koltuğuna oturan Albon bu sezon yine aynı dönemde koltuğunu Gasly’ye tekrar devretmiş olurdu. Ancak Redbull koltuğu baskısının Gasly’ye iyi geldiğini düşünmüyorum. Bu nedenle Gasly ya Alpha Tauri’de, ailem dediği ortamda kalmalı. Eğer gitmesi gerekiyorsa da üzerinde baskı hissetmeyeceği bir orta sıra takımına gitmeli. 

            Pembe Mercedeslerimiz ise hızlı girdikleri sezonda yavaş yavaş kaybolmaya başladılar. Q2’de M lastikle Q3’e kalma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan Racing Point ancak 8 ve 9. sırada start alabilmişti. Güvenlik aracı periyodunda iki araç da S lastikte olmasına rağmen Stroll’ü pite alıp Perez’i pistte tutma kararı alan Racing Point böylelikle Perez'in yarışını katletmiş oldu. Son sırada pitten dönen Perez ancak 3 aracın yarış dışı kaldığı yarışta 10. sıraya kadar çıkabildi ve en azından 1 puan alarak teselli oldu. Racing Point’in Perez’e tercih ettiği Stroll ise düzgün stratejiye rağmen 9. sırada kaldı. 

            Geçtiğimiz sezon korkunç bir kaza sonrası bir yarışçı kaybettiğimiz, bugün de büyük bir kaza sonrası yüreklerimizin ağzımıza geldiği Belçika’dan sıkıcı bir yarışla ayrılmak benim için her zaman üzücü olmuştur. Bu pist böyle yarışları hak etmiyor. Uzak bir ihtimal ama umarım seneye daha iyi bir yarış izleriz. Anthoine ve hayatını kaybeden tüm yarışçıların anısına…